Merve Çubuktepe

Hayatta en çok hangi sporcu sizi etkilemiş ve ilham vermiştir deseler, aklıma gelen ilk isim Ayrton Senna olurdu. Formula 1 dünyasının efsanevi pilotu 1 Mayıs 1994 saat 14:17’de Imola Grand Prix’de 34 yaşında yarış esnasında gerçekleşen trajik bir kazada hayatını kaybetmiştir. Ancak efsanesi günümüzde de devam etmekte, pilotların ve yarış severlerin idolü olmaya devam etmektedir. Adına açılan fonlar ile yeni yarışçılar da yetiştiriliyor. Bu yazımda Senna’nın çarpıcı hayatı ile gerçekten özel tesirler bulunan haritası arasındaki bağlantıları anlatacağım.
Harita Bilgisi: Ayrton Senna; 21 Mart 1960, saat 02:35, Sao Paulo-Brezilya

Senna sadece genç yaşta hayata veda ettiği için halen yad edilen bir efsane olmadı. Gelmiş geçmiş en iyi pilotaja sahip olan sürücülerden biri olması da bu durumun tek sebebi değil. Ancak şunu kesin olarak söyleyebilirim Senna’yı her koşulda izlemek bir keyiftir; inanılmaz yeteneği, aldığı riskler, işine olan tutkusu, mistik havası ve hatta hırçınlığı bunu daha da arttırır. Ancak çok iyi bir sporcu olmasının yanı sıra süper kahraman arketipindeki davranışlarıyla efsanesini daha da büyütmüştür.

En ünlü hikayesi ile başlamak gerekirse eğer bir antreman sırasında genç pilot Eric Comas sağlam bir kaza yapar ve baygınlık geçirir. Araç dursa da baygın halde ayağı gazda kaldığı için motor yüksek hızla çalışmaya devam etmekte, eski teknoloji sebebiyle araç infilak etme riski taşımaktadır. Genç pilotun hayatı o anda gerçekten tehlikededir, şaka değil. Sadece Senna aracını durdurur, saatte 300 km’lere ulaşan araçların arasından canını hiçe sayarak geçer, baygın pilotun araca hala gaz verdiğini anlar ve kontağı kapatır. Sonra da ilk yardım ekibi gelene kadar baygın, boynu incinmiş pilotun başını sabitler ve yanında durur. Kimse değil aracı durdurmak bu davranışları kurgulamayı düşünsel olarak bile aklına getiremezken Senna pilotun hayatını kurtarmıştır. (Güneş Koç; doğrudan kahramanlık ve cesaretle alakalıdır. Aynı zamanda kendisinin Mars’ı birinci evdedir. Bu da onun savaşçı/kahraman ruhunu anlatır)

Senna, Imola GP’de o korkunç kazayı yapıp son nefesini verirken herkese yarışı bırakıp garaja dönmesini emreden kırmızı bayrağı dinlemeden bu sefer hayatını kurtardığı genç pilot Eric Comas kuralları dinlemez ve aracına atlayıp Senna’nın yanına koşar. O sırada bilmese de çok geçtir, ancak pilot yıllar sonra bile minneti ve duygularını gözyaşları içerisinde anlatmaktadır; o anda tek isteği sadece çok ağır kaza geçirdiği bilinen Senna’ya bu sefer bir şeyler yaparak can borcunu ödemektir. Aralarındaki sinastride Merkür-Kiron kavuşumu, Vesta-Neptün kavuşumu, Ay-GAD kavuşumu gibi çok çarpıcı, karmik ve aralarındaki yaşam-ölüm bağını anlatan açılar bulunmakta.

Tüm yeteneğine karşın kariyerine başarı altın tepsi ile kendisine sunulmamıştır. Formula 1’e mütevazi takımlarda başlayarak yeteneğini göstermiş, basamakları yavaş yavaş çıkmış ve sonrasında çizgi dışı sürüş stili ile herkesi etkilemeye başlamıştır. Sonrasında yeteneklerini tam kullanabildiği McLaren Honda’ya geçerken üç dünya şampiyonluğu elde etmiştir. (Elinden alınmasaydı toplam dört dünya şampiyonluğu olacaktı)

Yükselen/Mars Kova olan Senna her zaman çağının ötesinde bir sürüş tekniğine ve hatta düşünce yapısına sahipti, kesinlikle risk almaktan çekinmiyordu ve her zaman “farklıydı”. Güneş Koç üçüncü ev yerleşimi ile bu etki ayrıca kendisinin yarış dünyasında lobilere, ayak oyunlarına, komplolara ve aşırı ticarileşme süreçlerine en karşı, en dobra isim yapıyordu. Ayrıca iyi ve etkili bir konuşmacıydı. (Üçüncü ev iletişim, haberleşme, konuşma ve yazı faaliyetleri ile doğrudan alakalıdır, ayrıca “trafik” evidir)

Senna kimsenin ağzını açamadığı konularda her zaman sesini yükseltti, fikirlerini eğip bükmeden söyledi, sadece ceplerini doldurma amacında olan organizatörlere karşı hayatının son anına kadar pilotların, çalışanların can güvenliklerinin korunmasının zorunluluğunu savundu. Kimseye eyvallahı olmayan, FIA organizasyonu başkanı önünde önünü iliklemeyen, kimseye yağ çekmeden sadece işini yapan bu isyankâr adam bu sebeple kodamanlar tarafından pek sevilmiyordu. Bundan dolayı da çok başarılı bir pilot olmasına başarısında lobiciliğin de büyük payı bulunan Alain Prost ile olan dev rekabetinde şampiyonluğu bile elinden alınmıştı. (Prost MC/Merkür Kova kavuşumu ile hem çok iyi bir konuşmacı, hem de mükemmel bir stratejistti; lakabı “Profesör” idi. Senna’nınki ise “Büyücü”-“Magician”. Haritasına da çok uygun bir lakap)

Aralarındaki rekabet motor sporları tarihinin en çarpıcı olaylarından biridir. Aynı takımda yarışan bu ikili Senna yaşarken kanlı bıçaklı durumdaydı; ancak Senna vefat ettiğinde tabutunu taşıyan isimlerden biri Prost olmuştu. Çünkü aralarında filmlerde görülecek bir rekabet aynı zamanda saygı da bulunuyordu. Nitekim aralarında partil KAD-Jüpiter, Merkür-Yükselen, Güneş-Venüs, Ay-Güneş kavuşumu gibi sayısız çarpıcı yerleşim tüm rekabete rağmen saygı, sevgi ve ruhsal bağ durumuna da işaret etmekteydi. Prost’un öldükten sonraki duruşu da bu etkileşimlerle alakalı.

Tabii aralarındaki Mars-Satürn karesi Senna sahneye çıkmadan assolist olan Prost’u köşeye sıkıştırmıştı. (Satürn; daralma, engelleme) Buna ek olarak Mars-Merkür kavuşumları ise gerek defalarca yarışlarda birbirlerine girmeleri, ikisinin de birbirini pes etmeye zorlaması; ancak ikisinin de kesinlikle geri adım atmayıp yarış dışı kalmayı göze almaları gibi çok agresif bir atmosfer de oluşturmuştu. Ancak bu gerilim motor sporları tarihinde çok unutulmaz bir dönemi yarattı; filmi çekilecek epiklikte olaylar zinciri oluşturdu.

Senna’nın haritasında en çarpıcı yerleşim ise haritanın kariyer ve hayat yolu evi girişi, tepe noktası MC ile Neptün Akrep’in partil (tam) kavuşumudur. Senna çok dindar ve ruhani bir adamdı. (Neptün her türlü ruhsal faaliyetle doğrudan alakalıdır; Akrep burcu okült ve metafizik konularla ilgilidir) Röportajlarında sürekli olarak Tanrı ile olan bağını da vurguluyor aynı zamanda her zaman sezgisel yetenekleri ile başarı kazandığının da altını çiziyordu. Merkür Balık olan Senna ahenkli, yumuşak ve hatta hipnotik bir konuşma tonuna sahipti. Merkür-Neptün üçgeni de bu etkiyi yükseltiyordu.

Araç içinde algıladığı ufak bir his veya titreme sebebiyle araçta sorun olduğunu söyleyen, teknik ekibi bir şey olmadığı söylese de ve sonunda defalarca haklı çıkan Senna; bu bütünleşme durumunu “Yarışırken ben bir arabayım” diyerek açıklamıştır. Yani araba ile bir bütün olmuştur. Bu durum da tam olarak Neptünyen, Merkür Balık bir bakış açısıdır.

“Tamamen içgüdülerimle sürüyordum. Sanki başka bir boyuttaydım. Adeta tüm pist bir tünele dönüşmüştü. Giderek hızlanıyor, limitlerimi arıyordum ancak bulamadım. Sonunda içime bir korku geldi, çünkü devamını kestiremiyordum. Aracı yavaşlattım ve garaja yöneldim.”

Anlattığı bu deneyim tam olarak Neptün-MC Akrep, Merkür Balık bir insanı özetler niteliktedir. Artık tamamen Balık/12. Ev/Neptün katmanına geçmiş bir kişinin her şeyle bütünleşip limitlerinin sınırsızlığını keşfettiği an ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi… Nitekim bu cümleleri Monaco pistinde kimsenin yanına bile yaklaşamadığı sıralama turu rekorunu kırdıktan sonra söylemiştir.

Haritasında Venüs Balık burcunda ve ikinci evdeydi. Kendisi anavatanı olan Brezilya’da halen sevgiyle anılan bir isimdir. Kendi adına vakfı bulunan Senna servetinin çoğunu ülkesine harcamış, okullar açmış, yoksullara büyük yardımlar etmiştir. Çocuk sevgisi de çok yüksek olduğu için özellikle çocukların eğitimi ve refahına odaklanmıştır. Venüs Balık, Venüs’ün yüceldiği ilahi ve koşulsuz sevgiyi temsil ederken, ikinci ev de maddiyat evidir. Nitekim kendisi hiçbir zaman mal canlısı değildi, kazandığını ailesi ve ihtiyaç sahiplerine aktarıyordu. Cenazesine 400 binden fazla kişi katılmış, gözyaşları sel olmuştu. Venüs Balık bir insanı kendi halkı da aynı sevgi ve adanmışlık ile uğurlamıştı.

Tabii bu göz alıcı özelliklerinin yanı sıra Koç burcu olan Senna haritasındaki önemli kare açıların etkisiyle de agresif ve fevri davranışları olan biriydi. Özellikle yarışlarda baskı veya haksızlık hissettiğinde oldukça vahşileşebiliyordu. Ay-Jüpiter Oğlak kavuşumu sebebiyle işinde çok profesyonel ve netti. Müsabaka sırasında kimseye “acıması” yoktu. Bir kişiyi geçmek için o kişiyi limitlerinin en sonuna kadar zorlayıp hata yapması için tetikleyebilirdi. Ancak gerçekten hayati bir durumda da anlattığım gibi kontağı kapatıp ilk yardıma koşan, bir hak ihlalinde herkes susarken o pilotun davasını sonuna kadar savunan da o oluyordu. Rekabetçi, hırslı, kendine güvenli hali ile insani, merhametli ve yardımsever hali iki parça gibi görünse de bunu birleştirebiliyordu.

Haritasında Mars-Uranüs karşıtı olduğu için hem agresif, hem de başkaldıran, sürekli sorgulayan bir insandı. (Uranüs devrim ve isyanı simgeler) Bazen ortalığı gereksiz yakıp yıksa da (onu yarış dışı bırakan pilot Eddie Irvine’a yumruk atmıştır mesela) en karşı olduğu şey her zaman çıkar ilişkileri, iki yüzlülük ve gücünü kötüye kullanan yöneticilerdi. Nitekim ölümünden yıllar sonra FIA Başkanı lobicilik yaptığını ve Senna’nın şampiyonluğunu haksız yere elinden aldıklarını itiraf etmiştir)

Vefat ettiği anda MC/Neptün kavuşumunun tam üzerinde Jüpiter Akrep, dip noktası IC’de ise Vesta bulunuyordu. (Vesta adanmışlıktır, IC noktası öteki dünyayı da temsil eder) Hep istediği, buluşmak istediği yere gidişi, ilahi huzur ve Tanrı ile bütünleşmeyi sembolize eden bu an tam Senna’nın anlattığı sonu gösteriyordu. Mars Koç burcunda, sağlık evi yöneticisi Ay’ına partil (tam) kare yapıyordu ki bir araç kazası adına en çarpıcı gösterge olarak karşımıza çıkıyor. Kendisi baş bölgesinden ağır darbe almıştı ki Koç burcu kafayı, Mars ise kazayı temsil eder. Sekizinci ev de ölümle özdeşleşen bir evdir. Bu evin yöneticisi Merkür de kaza anında Satürn Balık retrodan kavuşum almaktaydı. Yani iki kötücül Mars ve Satürn sert açılarla çok güçlü bir şekilde sahnedeydi.

Ancak altını çizmeliyim ki tek bir Mars karesinden başkası için ölümlü kaza yorumu yapılamaz. Yazıda yaşadığı olaylar esnasındaki en önemli astrolojik detayları basitleştirerek anlatma çabasında olduğumu tekrar vurgulamak isterim. Kaza anında saatte 210 km/h ile duvara çarptı; maalesef 1994 yılında pist ve araç güvenliği berbat durumdaydı. Ayrıca aracında teknik hata ve ihmal de mevcut. Bu konuyla alakalı davalar çok uzun yıllar sürdü. Vefatından sonra Formula 1’de bir daha ölümlü kaza olmamıştır. Yani vefatıyla dahi motor sporlarında gelecek neslin can güvenliği adına büyük değişimleri tetiklemiştir. Şu an bu kazayı geçirse burnu kanamadan aracından çıkıp el sallayabilirdi; acı ama gerçek…

Vefatından önceki gün pistte Avusturyalı pilot Gerard Ratzenberger hayatını kaybetmişti. Aşikâr ki aslında Imola pistinde yapısal olarak çok çok ciddi bir sorun vardı; daha fazla kaza geliyorum diyordu. Doğal olarak Senna ve birçok pilot aslında yarışın iptal edilmesini savunmuştu. Ancak gözünü para hırsı bürümüş organizatörler yas olmasına ve tüm pilotların psikolojisinin sarsılmasına karşın yarışı gerçekleştirme kararı aldılar. Senna vefat ettikten sonra aracının içinden Avusturya bayrağı çıkmıştı. Nitekim kendisi yarışı bitirdiği takdirde vefat eden meslektaşı Ratzenberger’i anmak ve onurlandırmak niyetindeydi. Hayatının son gününde de vefa, inanç ve sevgi duygusu yine içindeydi.

Sadece Formula 1 değil, spor tarihine geçmiş olan Ayrton Senna gerçekten çok özel ve ilham verici bir kişiydi. 2010 yapımı “Senna” isimli belgesel Senna-Prost döneminine daha çok yoğunlaşarak Senna’nın hayatını dokunaklı ve etkileyici bir şekilde anlatmaktadır. Muhteşem müzikleri sebebiyle ayrıca insanın içine işleyen bu harika belgeseli izlemenizi öneririm, ancak taraflı bir yapım olduğunu Prost’un da kontrastı çok yükseltilmiş bir kötü adam olarak gösterildiğini de belirtmeliyim. Tabii bu Senna’nın müthiş özelliklerini ya da Prost’un manipülatif hamlelerini kesinlikle azaltmıyor. Motor sporları ile ilgilenmeseniz dahi çok etkileyici ve ilham verici bir hayat hikayesini izlemek de harika bir deneyim olabilir.

Sevgilerimle,
Merve Çubuktepe