Begüm Minkis

Astroloji üzerine ezelden beridir yazılanlar ve çizilenler pek azımsanmayacak kadar çok… “Koç sinirlidir, Başak titizdir, Terazi dengesizdir” gibi halk arasında yaygınlaşmış kalıplar sıklıkla karşımıza çıkar. Bunlar gerek magazinsel günlük yorumları, gerek gazetelerdeki pazar günü eklerini, dergileri ve internet sayfalarını bolca dolduruyor.

Astrolojiyi kimi fal, kimileri hurafe, kimileri de bilim olarak algılar. Konuya açıklık getirecek olursak Astroloji aslında geçmişten günümüze gelen tarihi kaynaklar ve olaylar dolayısıyla edinilmiş deneysel bilgiler topluluğudur.

Astrolojik incelemeler ve denemelerle bulunularak günümüze kadar ulaştırılmış değerli bilgiler; yıldızlar ve evreni keşfetmek adına şimdiki jenerasyona büyük faydalar sağlamıştır. Hatta gökyüzü, teknolojinin gelişmediği ve şehir merkezlerinin oluşmadığı zamanlara da bolca ışık olmuş, hayatlarını kolaylaştırmıştır.

Yirmibirinci Yüzyıl’da Astrolojinin gelişimine bakarsak birçok kulaktan dolma bilgi ve söylemin insanların kafasını karıştırdığını görürüz. Bunların en bilinenlerini sıralarsak:

Astroloji fal mıdır?
Tabii ki değildir. Bu durumu en iyi kendi incelemelerim ve bakış açıma göre özetlersem eğer; doğum haritasındaki gezegenler insanların karakterine doğrudan etki etmektedir. Olaylara bakış açısı, duygusal yönelimleri, ifade ve iletişim tarzı vb. birçok konu ortadadır ve kişi işini, kariyerini, evliliğini ve ailesini bu bakış açılarına ve becerilerine göre yönlendirmek ister. Bu çoğu kişinin onayladığı bir durumdur örnekle açıklarsak, özgüven problemi yaşayan bir kişi sahnede olmaktan çekinir. O hep arka planda kalmak isteyecektir hatta önüne böyle bir seçenek sunulsa dahi kabul etmekten çekinir.

Sürekli bağımsızlık duygusuyla yanıp tutuşan bir kişi ise, aile içerisinde zorlanacaktır. Bastırdığı kişilik özellikleri gün yüzüne ilerleyen zamanlarda çıktığında karşıdaki kişiler ile de uyumlanamazsa, yeni yaşam formuna geçmek ister ve böylece ailesinden uzaklaşır. Fakat bu kişi hem bağımsız hem de pasif bir yapıda olsaydı, yeni bir sistem oluşturma noktasında hareketsiz kalacağından ailesinin yanında kalacaktı ve zamanla psikolojik baskı hissedecekti. Kişiliği etkileyen bu tarz yapılar ise kişinin kaderini etkilemesine sebebiyet verir. Kısacası karşımıza çıkan birçok fırsat ve kötü olaylar temeldeki kişilik yapımız ve seçimlerimizle alakalıdır. Birinin karakter özellikleri dahi kişinin nerelerde başarılı olacağı ya da bocalayacağı konusunda fikir verebilir. Astroloji ise bu noktalarda kişinin aydınlanmasını sağlar ve özel incelemelerle yönelimlerine ve fırsatlarına açıklık getirir. Fal ise tamamen içsel his çalıştırarak ve herhangi ciddi bir veriye dayanmadan karşıdaki kişiye söylemlerde bulunma sanatıdır. Bu bağlamda bu anlamlı ve düşündürücü sözle bu konuya veda edersek,

“Söylediklerinize dikkat edin, düşüncelere dönüşür. Düşüncelerinize dikkat edin, duygularınıza dönüşür. Duygularınıza dikkat edin, davranışlarınıza dönüşür. Davranışlarınıza dikkat edin, alışkanlıklarınıza dönüşür. Alışkanlıklarınıza dikkat edin, değerlerinize dönüşür. Değerlerinize dikkat edin, karakterinize dönüşür. Karakterinize dikkat edin, kaderinize dönüşür. “
Mahatma Gandhi

Astrolojide 12 karakter mi var?
Astrolojide 12 takımyıldızın ismine sahip 12 burç vardır. Her burç belli yaşam alanlarını, kavramları ve bir arketipi simgeler. Gökyüzünde hareket halindeki gezegenler belli periyotlarla Zodyak kuşağını dolaşır. ( Zodyak, Güneş ve Ay’ın hareket halinde olduğu yörüngenin etrafında burçların oluşturduğu sistemdir.) Gezegenler aynı hızda hareket etmediği için oluşan kombinasyonlar, gezegenler arasında olumlu olumsuz açıları meydana getirir. Aynı kombinasyonun tekrarlanması matematiksel olarak yaklaşık 24.000 yılı alır. Kişinin doğduğu andaki gökyüzü yerleşimleri ise doğum haritasını oluşturur.

Doğum haritası kişinin doğduğu andaki gökyüzündeki tüm konumların fotoğrafıdır. Bu fotoğraf doğduğumuz yer, an ve zamana göre eşsiz ve bize özgüdür. Adeta ikinci bir parmak izi gibidir. Harita sadece yükselen burç, Güneş burcu, Ay burcu gibi tanımlarla anlaşılamaz. Aksi durumda sadece 12 karakterin olduğu bir dünyada yaşardık ve bu da son derece kısıtlı bir bakış açısı olurdu. Doğum haritaları insanın kendisi kadar eşsiz ve komplike yapılardır.

Hobi olarak astroloji okumak ve takip etmek çok güzel, ancak iyi bir astrolog olmak için minimum 3-4 yıl kadar çalışmak, araştırmak ve gözlemleme yapmak gerekir. Ustalaşmak ise bunun ötesinde bir konudur. Bu noktaya ulaşmak adına kişinin harita analizi ve çeşitli pratikler yapmasının ötesinde hem öğrenci yetiştirmesi hem de kendi çalışmalarından çıkardığı sonuçlarla astrolojiye yeni bakış açıları kazandırması gerekir.

30 yaşında yükselen burcumuzun özelliklerini mi göstermeye başlarız?
Böyle bir durum yaşansa her şeyden önce haritalarımızdaki gezegen yerleşimlerimiz nereye gidecek? Tabii ki bu bilgi de doğru değildir. Yükselen yani ASC dediğimiz nokta, doğduğumuz andaki ufukta yükselen burçtur ve hayatımızın genel kalitesini belirler. Gelecek öngörüleri ve konuların ortaya çıkış zamanı için kilit noktasıdır. Güneş burcumuz kimliğimiz ile ilgilidir fakat yükselen burçlarımız hayata bakış açımız, fiziksel duruşumuz ve insanların bizi gördüğü andaki ilk izlenimidir. Astrolojide belli gezegen döngüleri ve yaş sınırlamaları elbet vardır fakat yükselen hep bizimledir ve bizimle olacaktır.

Doğum haritasında olumsuz gezegen yerleşim etkileri yok edilir mi?
Bu durum başlı başına tartışma konusu olarak son yıllarda iyice artmış durumda. Kişiler kendileri istemediği müddetçe hayatlarında ciddi değişiklikler var olamaz. Gezegen etkilerinin yok edilmesi gibi bir durum mümkün değildir. Vakti geldiğinde o yerleşim ya da açının etkisi çatır çatır da çalışır. Fakat haritalardaki sert gezegen kombinasyonları hayatta eksik olduğumuz noktaları geliştirmek, büyütmek ve iyileştirmek için vardır. Misal kişi ilişkilerde problem yaşıyor ve her yeni kişide aynı sorunların devam ettiğini gözlemliyor. Burada evrensel sistemler devreye giriyor ve kişi kendini sorgulama sürecine giriyor. Eğer kişi Merkür‘ünü güzel çalıştırabilirse sorunun muhtemel kaynağını kendi yönelimiyle ilgili olduğunun farkına varıyor ve o noktanın üzerine daha farklı ilerliyor. Bu nokta da o olumsuz gezegen durumu tamamen silinmese de eskisi gibi çalışmayacaktır. Bu noktayı tekâmül olarak açıklayabiliriz.

Astrolojideki ikincil progress (ilerletilmiş) haritalar ise yaşadığımız her sene için doğum tarihimizden bir gün atlattığımız ve önemli saptamalar yapılan bir harita şeklidir. Bu haritalarda özellikle Ay ve Merkür daha hızlı hareket eder. Bu haritadaki gezegenler uzun yıllar sonra farklı açılar yaparak, olumludan olumsuza ya da olumsuzdan olumluya dönebilir. Tabi bu değişimlerde ana haritadaki etkileri sıfırlamasa da yeni enerjileri hayatımıza dahil eder.

Yıldızımız düşük olabilir mi?
Astrolojide daha hızlı hareket eden ve bireysel olarak etkileri daha net görülen yedi gezegen ( Güneş, Ay, Merkür, Venüs, Mars, Satürn ve Jüpiter) vardır. Bu gezegenler hangi burca yerleşmiş olursa olsunlar o burca özgü özellikleri kendi doğasıyla kaynaştırarak önemli ölçüde gösterirler. Doğum haritalarında bazı gezegenler daha etkin olabilirler ve kişilerin yaşamı üzerinde belirgin etkileri olur. Fakat herkesin kuvvetli ve özelliklerini gösterdiği bir gezegeni vardır. Düşüklük söz konusu değildir. Karakter olarak daha hassas ve narin kişiler ortamdaki negatif enerjileri hızlı emerek olumsuz duygular içerisine girebilirler fakat kişinin yıldızının düşüklüğü adı altında bir tabir astrolojide yoktur.

En yaygın olan maddeleri böylece sıraladık. Şu konuda da bilgi vermem gerekirse sadece insanların doğum haritası yoktur. Evrende doğan her canlı ve her olayın doğum haritası olabilir; bunun yansımaları tüm hayatta görülür.

Evreni keşfetmek ve anlamlandırmak için astrolojiye başvurmak en müthiş yollardan biridir. Mark Twain’in farkındalıkla ilgili dikkat çeken cümlesi ile sizleri baş başa bırakıyorum,

“Hayatınızın en önemli iki günü; doğduğunuz gün ve neden doğduğunuzu anladığınız gündür.”

Doğum haritanız üzerinden aldığınız size özel astrolojik etkileri buraya tıklayarak bize danışabilirsiniz.

Sevgilerimle,
Begüm Minkis