Merve Çubuktepe

Günlük hayatın koşuşturması eşliğinde haftalık açılar, hızlı iç gezegen döngüleri astrolojik açıdan daha fazla gündemimizde yer alıyor. Hepimiz tabii ki öncelikle kişisel olarak bize neler olacağını merak ediyoruz, ancak bir yandan da sahnenin arka planında yavaş yavaş ilerleyerek zamanın ruhunu şekillendiren önemli gezegen etkileşimleri gerçekleşmeye devam ediyor.

Bu bir yazı dizisi haline gelecek, ancak öncelikli olarak “Dünya nereden geldi nereye gidiyor” teması ile başlamak istiyorum. Zira makro ölçekte dış gezegenlerin etkisini anlamak aynı zamanda ülkemizin geleceğini analiz etmek adına bize ışık tutacaktır.

Öncelikle Uranüs-Plüton karesi ile başlayalım. Zira “Yeni Dünyayı” şekillendirmek adına en güçlü etkileşimlerden biri bu iki dış gezegenin birbirine sert açılar yapması ile başladı. Bir önceki döngüde hikaye 5 Haziran 1928-14 Şubat 1937 aralığında gerçekleşmişti. Sonrasında 1939’da İkinci Dünya Savaşı gerçekleşti. Günümüzde yeni döngü ise 17 Haziran 2007’de başladı, 16 Nisan 2019’da sona erecek.

Hemen “Üçüncü Dünya Savaşı geliyor” demek çok yetersiz bir yorum olur, zira iki gezegenin birbirine kare yapması bu kadar makro ölçekte olayları tek başına anlatmaya yetmez. Ancak burada dikkat çeken çok önemli başka dış gezegen döngüleri ve burç değişimleri var ki işte bunlar “Peki bize, insanlığa ne olacak?” sorusunu iyice vurguluyor.

Uranüs-Plüton kare açısı günümüzde Arap Baharı başta olacak üzere pek çok otoriteye karşı hareketi destekledi, özgürlük teması baskın hale geldi. Doğrusu ya da yanlışı tartışılır ancak insanların seslerini çıkarmaya başladığı ve bireysel hakları için (Uranüs Koç) totaliter rejimlere (Plüton Oğlak) başkaldırdığı bir gerçek. Bu tansiyon esasen 2009-2015 aralığında özellikle yüksekti, nitekim dünyada sayısız olayda bu etkiyi ve sonuçlarını izledik.

Bunlar olurken bir yandan da Satürn-Neptün karesi devreye girdi, Satürn Yay-Neptün Balık burcundayken özellikle dini, felsefi ve idealizm temelli konuların daha çok kullanılması, suistimal edilmesi tavan yaptı. Bu sadece siyasi arenada değil, pek çok alanda geçerli. Ruhsal temalar önem kazandı, güzel bir çok oluşum olmasına karşın bu konuyu ticarete dönüştürüp deforme eden insanlar gün be gün arttı. Özetle kalabalıkları “idealleri için sömürmek”, “gözlerini boyamak” gibi temalar her yerde baskın hale geldi.

Şimdiyse şu meşhur sürekli bahsettiğimiz T-Kare açısı aktif. Uranüs-Plüton arasındaki “kavgaya” bir de Jüpiter eklendi. Jüpiter-Uranüs karşıtlığı aslında Uranüs Koç (bireysel haklar için isyan) temasını daha da radikal ve abartılı hale getirdi. Ve nitekim Işid olsun, Avrupa’da ve Amerika’da yükselen aşırı sağcılık olsun herkes uçlara savrulmaya başladı. Yani Uranüs-Plüton karesinin bizi “yeni bir küresel savaşa götürür mü?” diye düşündürdüğü etkiler çok vurgulu ve bir süre daha böyle gidecek. Yani aşırı sağ, radikalleşme, benim haklarım, benim üstünlüğüm teması giderek artacağa benziyor. Ve maalesef İkinci Dünya Savaşında da yine benzer dünya görüşleri aktifti…

Şu anda durum malum, Amerika’da Trump yabancı nefreti ile başa geçti. Avrupa’da durum benzer şekilde hatta Avrupa Birliği’nin bölünmesi sık sık dillendirilir oldu, on sene önce gülüp geçilen aşırı sağcı liderler şimdi iktidara oynuyor. Ülkemiz ise herkesle düşman, herkese kafa tutuyor… Yani genel olarak herkes birleşmek yerine ayrışma yolunu seçmiş durumda. Ve giderek liderler başta olmaz üzere herkes “fanatikleşirken” haliyle gerilim de giderek artıyor.

Peki insanoğlu geçmişteki hatalarından ders alarak dünyayı sadece kan ve acıya boğmaktan başka bir işe yaramayacak yeni bir toplu savaşa girer mi? İşte bu çok önemli bir soru… Ancak şu aşikar ki bu sefer topla tüfekle bir savaş değil, ekonomik ve politik silahların kullanıldığı bir “savaş” süreci bizi bekliyor olabilir. Yani “ya bizdensin ya onlardan” temasının aktif olduğu, herkesin sadece kendi ırkı ya da dini ortak olduğu kişilerle irtibatta olduğu, kaybedenin açlıktan ve fakirlikten kırılacağı zorlayıcı bir dönem.

Hiç mi umut yok? Elbette var… Öncelikle Uranüs 16 Mayıs 2018 itibariyle Boğa burcuna giriş yapacak. Yani bireysel hak ve özgürlükler ile ilgili isyan teması bu sefer hayatımızı nasıl yaşayacağımız, nasıl bir düzen kuracağımıza dair sorular sordurtacak. Bu çok önemli zira Uranüs en son 28 Mayıs 1935’te Koç burcundaydı. Yani yine İkinci Dünya Savaşı’nın öncesinde. Dünya hatalarından ders alacak mı? Yeni bir düzen kurulabilir mi? Bu geçiş esnasında bir yandan kapitalizmin “çöküşünün” ayak sesleri diyebiliriz. Zira giderek zorlaşan, süslü kölelik haline gelen, giderek gelir dağılımındaki adaletsizliğin büyüdüğü bu zaman diliminde insanlar kendi istekleri ve yetenekleri ile bir şeyler yapıp kendi hayatlarını çizmeye başlamış durumda. Uranüs Boğa etkisi ile bu vurgu daha da artacaktır.

Diğer yandan en önemli konu olarak 23 Mart 2023’te Plüton Kova burcuna geçiş yapacak. En son yakın tarihte 4 Nisan 1777’de bu durum gerçekleşti. Ve akabinde Fransız İhtilali oldu. (1789-1799) Çok ilginç ve kadersel bir etkidir ki, Nisan 2024’te Fransız İhtilaline çok benzer gökyüzü koşulları tekrar oluşacak. Ve bu sefer izdüşümü ülkemiz dahil olmak üzere Orta Doğu üzerinden geçiyor…

Aslında bu geçiş hakkında sayfalarca yazılabilir, ancak şöyle özetlemeye çalışacağım. Plüton Kova geçişi 2044 yılına kadar sürecek çok uzun bir sürecin başlangıcı. Ancak 2024’te gerçekleşecek etkileşim son derece dikkat çekicidir. Yani Orta Doğu ülkeleri birbirini yemek, başka ülkelerin piyonları olmak yerine nasıl bir zamanlar kadim bilginin ve eğitimin merkezi oldularsa tekrar bir “aydınlanma” yaşayarak, kendilerini radikal sağcılıktan ve fanatizmden temizleyip reformist hareketlerle bir uyanışa geçebilirler. İşte bu gerçekten Dünya’nın dengesini değiştirebilecek güçte bir olaydır.

Diğer yandan Plüton Kova geçişi bilgi, reform ve insan hakları için mücadele edecek kişilerin seslerinin daha çok duyulacağını da göstermekte. Yani ne kadar ipler geriliyorsa gerilsin illa ki karşı hareketi de olacaktır. Bu kadar ayrışma sonucunda en sonunda bütünleştirici bir güç tabii ki karşımıza çıkacaktır.

Ve bu olayların izdüşümsel anlamında Türkiye dikkat çekiyor… Yani eğer hatalarımızdan ders almayı öğrenirsek, bütünleşmeyi başarabilirsek ülke olarak bu uyanışa liderlik edebiliriz. Ancak burada ilk konu bilginin yüceltilmesi ve bilginin yayılması için destek… Bu başarılmadığı takdirde birbirini yiyen kalabalıklar dışında bir şey olmayacaktır. Bu da tabii ki bizden nemalanmak isteyen herkesin ekmeğine yağ sürecektir.

Bu etkileşimler aslında medeniyetlerin beşiği Orta Doğu’nun tekrar uyanması ve kendine gelmesi adına bir şans… Evet değişim çok sancılı ve zorlu olacak, zira dünyada giderek tansiyon yükseliyor. Ancak Pablo Picasso’nun dediği gibi “Her yaratıcı hareket büyük bir yıkımla başlar”. Yani insanoğlu olarak gerçekten bıçak kemiğe dayanmadan maalesef evrensel değerleri hatırlamamız kolay olmuyor.

Bizi ne kadar zorlu bir doğum sancısı ve dönüşüm süreci beklese de eğer hamlelerimizi doğru uygulayabilirsek Plüton Kova’nın mesajı olan eşit, adil ve herkesin kendi hayatını çizebileceği bir düzene doğru ilerlemek mümkün. Zira bir yandan da teknolojik gelişmeler de Plüton Kova teması içerisinde. Yani ilerleyen yıllarda evreni anlamak adına pek çok yol kat edeceğiz… Böylece “kendimizi” de daha iyi anlama fırsatı bulacağız. Bu bağlamda tema hep “bilgi”. Yani bilgiye sırt çeviren ve cehaletten beslenen herkes yarı yolda kalacaktır.

Burada ümitsizliğe kapılmak yerine önce kendimizi sonra da gelecek nesilleri bu konuda eğitmek ve yönlendirmek bize düşüyor. Yolumuz uzun ve engebeli… Ancak “vah vah” demek yerine harekete geçmeli ve insanlara “umudun” olduğunu tekrar tekrar hatırlatmalıyız.

Kişisel doğum haritanız üzerindeki astrolojik etkileri buraya tıklayarak bize danışabilirsiniz.

Güzel günlere kavuşmak dileğiyle.
Merve Dirağ