Berrak Nilhan Karaca
Kendinizi bir savaş arabasının üzerindeki bir savaşçı gibi düşünün. Bir elinizde siyah bir atın eyeri, diğer elinizde beyaz bir atın eyeri olsun. Bu iki eyeri dengeli bir şekilde kontrol edebilirseniz savaş arabanız dengeli bir şekilde ancak hareket edebilecektir.
Her birimizin içerisinde kendi içgüdülerinin ve isteklerinin peşinden gitmek isteyen bir savaşçı yatmaktadır. Peki, bu isteklerinizi nasıl elde edersiniz? Özellikle de bunu başka birisiyle birlikte nasıl yapabilirsiniz? Bir ortaklığa veya birlikteliğe kendi ilkelerinizi feda etmeksizin nasıl girersiniz? Hem kendi bireyliğinizi muhafaza edip hem de nasıl işbirliği yapabilirsiniz? Ben mi, biz mi? Rekabet mi, işbirliği mi? İddia mı, ödün mü? Bağımsızlık mı, ilişki kurmak mı? Fethetmek mi, adaleti sağlamak mı?
İşte bu konularda bizleri düşünmeye yönlendiren bir dolunay deneyimleyeceğiz.